Öykümüzü derleyip toparlayan ve bize sunan Menekşe, kadın kişinin dilsizliğini parçalamaya adanmış görünüyordu. Nietzsche'nin seviyi tanımlarken andığı öldüresiye kin ve nefretle belirginleşen savaş durumundan haberdar mıydı? Olasılıkla evet!
Menekşe'nin dillendirdiği dilsiz ve parçalanmış kadın, sessiz ve durgun Fransız filmlerine düşkün olsa da, her şey bir Jarmusch filminden Coffee and Cigarettes beceriksizce koparılıp yontulmuş gibiydi. Anladığımız kadarıyla, Avrupa ekininin pasajlarında hayalet gibi dolanmayı iş edinmiş adam, bir sayfiye adasında görkemli kadının ya da sefil zihninde üreyeduran kadınların gölgesine çökmüştü. Blakei ve Nietzsche'yi hayli ciddiye alan adam Kaplan'ı çoktan sahiplenmiş görünüyordu ve parçalanmış olanı toplamak onun işi değildi. O, parçalara ayırmayı sevendi. Oysa Kaplan dediğimiz yırtıcı insanın diline merak salsaydı, herhâlde bu tuhaf işi bir kadının bedenine bürünerek yapardı. Nihayetinde o bir kediydi!
William Blake'in Kaplan'ı deneyimler çağında kükreyip masumiyeti parçalarken, bizim kadın bedenini yurt edinmiş kaplanımız belki de bu hoyratlık ve kutsanmışlık işine kadim zamanlardan beri diş bilemekteydi. Onun tehlikeli yalnızlığı bir iç döküntüsüne dönüşürken, duvardaki Lee Marvin portresi sinsice aşırılıyor; yerine Bay Ölüm'ün Çıldırışı adlı başka bir yapıntıdan yine beceriksizce koparılmış bir tablo asılıyordu. Her bir gam yudumunun satranç taşlarına dönüştüğü bir ada! Sonsuz kozmosun yitmiş köşesinde dönüp duran mavi boncuğu bir adadan daha yetkin ne ifade edebilir?
Sıradan insanın yüce yaşamını anmak zordur. Böyle bir durumda fantastik kahramanlar aniden kinikleşebilir. Hikayenin bazı denilen şey zihinden zihne sıçrayan bir gölgeye dönüşebilir. Eski çağlarda iki tip hikâyeciden bahseder, Walter Benjamin: yerleşik olan çiftçi ve gezgin denizci. Köşesinde mırıldanan ve artık balıkçıya dönüşmüş denizciyi bağışlayınız. Ufkun ardında onun için keşfe değer bir yer kalmadığından, lütfen insaflı olunuz! Benliğinin derinlerine tıktığı hikâyeleri keşfetmeye adanmış tuhaf bir balıkçı olsa gerek.
Hikayeleri takas ediyoruz; o hesaptan, görkemli kişilerin dolandığı cangılda bu sefil kovuktan sunduğum hikâyeyi eksikleriyle gedikleriyle kabul buyurunuz.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | 7,98 | 23,93 |
6 | 4,21 | 25,27 |
9 | 2,96 | 26,61 |
12 | 2,33 | 27,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | 7,98 | 23,93 |
6 | 4,21 | 25,27 |
9 | 2,96 | 26,61 |
12 | 2,33 | 27,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | 7,98 | 23,93 |
6 | 4,21 | 25,27 |
9 | 2,96 | 26,61 |
12 | 2,33 | 27,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | 7,98 | 23,93 |
6 | 4,21 | 25,27 |
9 | 2,96 | 26,61 |
12 | 2,33 | 27,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | 7,98 | 23,93 |
6 | 4,21 | 25,27 |
9 | 2,96 | 26,61 |
12 | 2,33 | 27,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | 7,98 | 23,93 |
6 | 4,21 | 25,27 |
9 | 2,96 | 26,61 |
12 | 2,33 | 27,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 21,90 | 21,90 |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |
12 | - | - |
Öykümüzü derleyip toparlayan ve bize sunan Menekşe, kadın kişinin dilsizliğini parçalamaya adanmış görünüyordu. Nietzsche'nin seviyi tanımlarken andığı öldüresiye kin ve nefretle belirginleşen savaş durumundan haberdar mıydı? Olasılıkla evet!
Menekşe'nin dillendirdiği dilsiz ve parçalanmış kadın, sessiz ve durgun Fransız filmlerine düşkün olsa da, her şey bir Jarmusch filminden Coffee and Cigarettes beceriksizce koparılıp yontulmuş gibiydi. Anladığımız kadarıyla, Avrupa ekininin pasajlarında hayalet gibi dolanmayı iş edinmiş adam, bir sayfiye adasında görkemli kadının ya da sefil zihninde üreyeduran kadınların gölgesine çökmüştü. Blakei ve Nietzsche'yi hayli ciddiye alan adam Kaplan'ı çoktan sahiplenmiş görünüyordu ve parçalanmış olanı toplamak onun işi değildi. O, parçalara ayırmayı sevendi. Oysa Kaplan dediğimiz yırtıcı insanın diline merak salsaydı, herhâlde bu tuhaf işi bir kadının bedenine bürünerek yapardı. Nihayetinde o bir kediydi!
William Blake'in Kaplan'ı deneyimler çağında kükreyip masumiyeti parçalarken, bizim kadın bedenini yurt edinmiş kaplanımız belki de bu hoyratlık ve kutsanmışlık işine kadim zamanlardan beri diş bilemekteydi. Onun tehlikeli yalnızlığı bir iç döküntüsüne dönüşürken, duvardaki Lee Marvin portresi sinsice aşırılıyor; yerine Bay Ölüm'ün Çıldırışı adlı başka bir yapıntıdan yine beceriksizce koparılmış bir tablo asılıyordu. Her bir gam yudumunun satranç taşlarına dönüştüğü bir ada! Sonsuz kozmosun yitmiş köşesinde dönüp duran mavi boncuğu bir adadan daha yetkin ne ifade edebilir?
Sıradan insanın yüce yaşamını anmak zordur. Böyle bir durumda fantastik kahramanlar aniden kinikleşebilir. Hikayenin bazı denilen şey zihinden zihne sıçrayan bir gölgeye dönüşebilir. Eski çağlarda iki tip hikâyeciden bahseder, Walter Benjamin: yerleşik olan çiftçi ve gezgin denizci. Köşesinde mırıldanan ve artık balıkçıya dönüşmüş denizciyi bağışlayınız. Ufkun ardında onun için keşfe değer bir yer kalmadığından, lütfen insaflı olunuz! Benliğinin derinlerine tıktığı hikâyeleri keşfetmeye adanmış tuhaf bir balıkçı olsa gerek.
Hikayeleri takas ediyoruz; o hesaptan, görkemli kişilerin dolandığı cangılda bu sefil kovuktan sunduğum hikâyeyi eksikleriyle gedikleriyle kabul buyurunuz.