İslamiyet sonrası gelişen Türk edebiyatında dinî konuların halkın aydınlatılması veya daha açık hale getirilmesi amacıyla yazıya aktarıldığı görülmektedir. Anadolu topraklarında başlarda ilim dili olan Arapça ile yazışma dili olan Farsçanın da etkisiyle bu dillerde yazılmış örnek metinler, dinî temaların Türk edebiyatına geçişini kolaylaştırmış ve bu türden eserlerin yazılmasına zemin hazırlamıştır. İlk örneklerine daha çok mensur olmak kaydıyla Arap edebiyatında rastlanılan Hz. Peygamber (s.a.) merkezli miraç ve mucize metinleri bu dinî temalardan bazılarıdır. Klasik Türk edebiyatında Arap ve Fars edebiyatlarına nazaran daha fazla örnekleri görülen ve Hz. Peygamber’e duyulan derin sevgi ve sadakatin ürünü olarak nitelenen miraciyeler/miraçnameler ağırlıkla işlenen nazım türlerindendir. Edebiyat tarihimizde bu türden eserlerin yazımı şairlerce âdeta bir gelenek, bir vazife olarak addedilmiştir. Bilindiği üzere Kur'an-ı Kerim ve içerisinde geçen peygamber kıssaları klasik Türk edebiyatının beslendiği temel kaynaklardandır. Hatta edebiyatımızda yazılmış bazı edebî metinler yalnızca bazı ayetlerin yorumlanması üzerine inşa edilmişlerdir. Kıssa-i Yusuf metinleri Yusuf suresi; Mucizat, Delailü’n-Nübüvve, Mevlîd metinleri mucizeye işaret eden Necm, Kamer ve İsrâ sureleri; Kıssa-i Enbiya metinleri ise Kur'an’daki muhtelif sureler üzerine kaleme alınmışlardır. Kur'an’da net ve kesin bir şekilde geçmese de bazı müfessir ve muhaddislerce miraç hadisesi üzerine indirildiği iddia edilen Necm suresi 1-18. ayetler ile İsrâ suresinin 1. ve 60. ayetleri miraciye/miraçname metinlerinin yazılmasına kaynaklık eden Kur'an ayetleri olarak dikkatleri çeker. Bu ayetlerin yanı sıra güvenilir hadis ravileri kaynak gösterilerek kaleme alınan miraciyeler, genel itibariyle didaktik tarzda yazılmış olup; müstakil bir tür olarak edebiyatımızda vücut bulmuştur. Klasik Türk edebiyatında miraç temasının daha önceleri Mevlid, Siyer ve Naat türleri altında ya da divanlar içerisinde bir bölüm hâlinde işlendiği görülürken, sonraları ayrı bir tür adı olacak şekilde, miraciye/miraçname adı altında tamamen bağımsız ve müstakil olarak ele alındığı görülür. Bu bağlamda edebiyatımızda yazılmış miraciye metinlerini Prof. Dr. Metin Akar’ın ve Prof. Dr. Mehmet Arslan’ın kategorize ettikleri şekliyle 5 grupta toplamak mümkündür. Bunlar müstakil, divanlarda, mesnevilerde, mevlitlerde ve muhtelif eserlerdeki miraciyelerdir. Kitabımızın konusunu teşkil eden Lebib Efendi’nin Miraciye’si bu sınıflandırmada müstakil formda kaleme alınmış metin kategorisine dâhildir. Lebib Efendi, tezkirelerde ve kaynak eserlerde hakkında çok fazla bilgi bulunmayan ve 18. yy. sonlarında yaşadığı düşünülen bir şairdir. Zira tespit ettiğimiz ve tek eseri olduğunu düşündüğümüz Miraciye’sinden başka kaydedilmiş bir eserine rastlanılmamıştır. Miraciye hakkında, zamanın Diyarbakır müftüsü ve Kasım Paşa Medresesi müderrisi Ebu’l-Vefa Ahmed Hilmi (1841-1902) mülkiyet düştüğü eser için, “Bî-nazîr (eşsiz)”; kitabın diğer sahibi Derviş Nureddin 1862’de bağışladığı eser için, “Nüshati’n-nâdiretü’l-mi‘râciye (Nüshası nadir miraciye)” ifadelerini kullanmışlardır. El yazması eserin, kayıtlardan hareketle, 1792 tarihinden önce yazıldığı düşünülmektedir. Miraciye, tek nüsha olup Amerika Birleşik Devletleri New York Columbia Üniversitesi Burke Kütüphanesi Uts Ms. Tur. 1 numarada Mi‘râjîyah ismiyle kayıtlıdır. Kitabımızda yaptığımız inceleme-metin çalışması bu tek nüsha üzerinden gerçekleştirilmiştir. Çalışmamız giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında miracın tanımı, hadisenin İslam literatüründeki yeri, önemi ve diğer inanışlardaki benzer şekillerine değinilmiştir. Sonrasında Türk edebiyatında kaleme alınmış miraciye metinlerinin şekil ve muhteva açısından ortak yönlerine vurgu yapılmıştır. Birinci bölümde, Miraciye’nin yazarı Lebib Efendi hakkında tespit edilen bilgiler sunulmuş; aynı dönemde yaşamış Lebib mahlaslı üç şair üzerine yoğunlaşılmıştır. Tarafımızca Miraciye’nin bu üç Lebib’ten birine ait olduğu düşünülmektedir. Yine bu bölümde el yazma hakkında detaylı bir inceleme yapılmış ve yazmanın tek nüsha olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Miraciye 75 perdelik bölümler halinde tabloya aktarılmış ve bu bölümlerin başlığından hareketle içerik incelemesi yapılmıştır. İkinci bölümde, Miraciye’nin muhteva ve şekil bakımından incelemesi yapılıp, manzum ve mensur kısımlar olmak üzere 2 başlık altında dil ve imla hususiyetlerine değinilmiştir. Sonrasında miraç hadisesinin kronoljik sıraya göre muhteva değerlendirmesi yapılmış, işlenen motiflerin dinî kaynakları ve farklılıkları açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü ve son bölümde metin transkribe edilip günümüz alfabesine aktarılmıştır. Metin tek nüsha olduğu için edisyon-kritik yapılmamıştır. Son kısımda ise eldeki tek nüshanın tıpkıbasımına yer verilmiş; sözlük ve dizin bölümleri eklenmiştir. Bu çalışmayla, 18. yy. Türk edebiyatı şairi Lebib Efendi’nin müstesna bir eseri olan Miraciye’sinin ilim âlemine sunulması ve yapılacak olan miraçname/miraciye çalışmalarına yeni bir kaynak kazandırılması amaçlanmıştır. Lebib Efendi’nin manzum-mensur formda kaleme aldığı Miraciye’sinde ender görülür özellikte motifler kullandığı ve miraç hadisesine farklı bakış açıları getirdiği tespit edilmiştir. Zengin ve eşsiz motiflerle süslenmiş Miraciye’nin, miraç hadisesine farklı edebî bakış açıları kazandırması ve okuyucusunun istifade etmesi temennisiyle...
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | 44,28 | 132,83 |
6 | 23,38 | 140,26 |
9 | 16,41 | 147,70 |
12 | 12,93 | 155,11 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | 44,28 | 132,83 |
6 | 23,38 | 140,26 |
9 | 16,41 | 147,70 |
12 | 12,93 | 155,11 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | 44,28 | 132,83 |
6 | 23,38 | 140,26 |
9 | 16,41 | 147,70 |
12 | 12,93 | 155,11 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | 44,28 | 132,83 |
6 | 23,38 | 140,26 |
9 | 16,41 | 147,70 |
12 | 12,93 | 155,11 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | 44,28 | 132,83 |
6 | 23,38 | 140,26 |
9 | 16,41 | 147,70 |
12 | 12,93 | 155,11 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | 44,28 | 132,83 |
6 | 23,38 | 140,26 |
9 | 16,41 | 147,70 |
12 | 12,93 | 155,11 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 121,55 | 121,55 |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |
12 | - | - |
İslamiyet sonrası gelişen Türk edebiyatında dinî konuların halkın aydınlatılması veya daha açık hale getirilmesi amacıyla yazıya aktarıldığı görülmektedir. Anadolu topraklarında başlarda ilim dili olan Arapça ile yazışma dili olan Farsçanın da etkisiyle bu dillerde yazılmış örnek metinler, dinî temaların Türk edebiyatına geçişini kolaylaştırmış ve bu türden eserlerin yazılmasına zemin hazırlamıştır. İlk örneklerine daha çok mensur olmak kaydıyla Arap edebiyatında rastlanılan Hz. Peygamber (s.a.) merkezli miraç ve mucize metinleri bu dinî temalardan bazılarıdır. Klasik Türk edebiyatında Arap ve Fars edebiyatlarına nazaran daha fazla örnekleri görülen ve Hz. Peygamber’e duyulan derin sevgi ve sadakatin ürünü olarak nitelenen miraciyeler/miraçnameler ağırlıkla işlenen nazım türlerindendir. Edebiyat tarihimizde bu türden eserlerin yazımı şairlerce âdeta bir gelenek, bir vazife olarak addedilmiştir. Bilindiği üzere Kur'an-ı Kerim ve içerisinde geçen peygamber kıssaları klasik Türk edebiyatının beslendiği temel kaynaklardandır. Hatta edebiyatımızda yazılmış bazı edebî metinler yalnızca bazı ayetlerin yorumlanması üzerine inşa edilmişlerdir. Kıssa-i Yusuf metinleri Yusuf suresi; Mucizat, Delailü’n-Nübüvve, Mevlîd metinleri mucizeye işaret eden Necm, Kamer ve İsrâ sureleri; Kıssa-i Enbiya metinleri ise Kur'an’daki muhtelif sureler üzerine kaleme alınmışlardır. Kur'an’da net ve kesin bir şekilde geçmese de bazı müfessir ve muhaddislerce miraç hadisesi üzerine indirildiği iddia edilen Necm suresi 1-18. ayetler ile İsrâ suresinin 1. ve 60. ayetleri miraciye/miraçname metinlerinin yazılmasına kaynaklık eden Kur'an ayetleri olarak dikkatleri çeker. Bu ayetlerin yanı sıra güvenilir hadis ravileri kaynak gösterilerek kaleme alınan miraciyeler, genel itibariyle didaktik tarzda yazılmış olup; müstakil bir tür olarak edebiyatımızda vücut bulmuştur. Klasik Türk edebiyatında miraç temasının daha önceleri Mevlid, Siyer ve Naat türleri altında ya da divanlar içerisinde bir bölüm hâlinde işlendiği görülürken, sonraları ayrı bir tür adı olacak şekilde, miraciye/miraçname adı altında tamamen bağımsız ve müstakil olarak ele alındığı görülür. Bu bağlamda edebiyatımızda yazılmış miraciye metinlerini Prof. Dr. Metin Akar’ın ve Prof. Dr. Mehmet Arslan’ın kategorize ettikleri şekliyle 5 grupta toplamak mümkündür. Bunlar müstakil, divanlarda, mesnevilerde, mevlitlerde ve muhtelif eserlerdeki miraciyelerdir. Kitabımızın konusunu teşkil eden Lebib Efendi’nin Miraciye’si bu sınıflandırmada müstakil formda kaleme alınmış metin kategorisine dâhildir. Lebib Efendi, tezkirelerde ve kaynak eserlerde hakkında çok fazla bilgi bulunmayan ve 18. yy. sonlarında yaşadığı düşünülen bir şairdir. Zira tespit ettiğimiz ve tek eseri olduğunu düşündüğümüz Miraciye’sinden başka kaydedilmiş bir eserine rastlanılmamıştır. Miraciye hakkında, zamanın Diyarbakır müftüsü ve Kasım Paşa Medresesi müderrisi Ebu’l-Vefa Ahmed Hilmi (1841-1902) mülkiyet düştüğü eser için, “Bî-nazîr (eşsiz)”; kitabın diğer sahibi Derviş Nureddin 1862’de bağışladığı eser için, “Nüshati’n-nâdiretü’l-mi‘râciye (Nüshası nadir miraciye)” ifadelerini kullanmışlardır. El yazması eserin, kayıtlardan hareketle, 1792 tarihinden önce yazıldığı düşünülmektedir. Miraciye, tek nüsha olup Amerika Birleşik Devletleri New York Columbia Üniversitesi Burke Kütüphanesi Uts Ms. Tur. 1 numarada Mi‘râjîyah ismiyle kayıtlıdır. Kitabımızda yaptığımız inceleme-metin çalışması bu tek nüsha üzerinden gerçekleştirilmiştir. Çalışmamız giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında miracın tanımı, hadisenin İslam literatüründeki yeri, önemi ve diğer inanışlardaki benzer şekillerine değinilmiştir. Sonrasında Türk edebiyatında kaleme alınmış miraciye metinlerinin şekil ve muhteva açısından ortak yönlerine vurgu yapılmıştır. Birinci bölümde, Miraciye’nin yazarı Lebib Efendi hakkında tespit edilen bilgiler sunulmuş; aynı dönemde yaşamış Lebib mahlaslı üç şair üzerine yoğunlaşılmıştır. Tarafımızca Miraciye’nin bu üç Lebib’ten birine ait olduğu düşünülmektedir. Yine bu bölümde el yazma hakkında detaylı bir inceleme yapılmış ve yazmanın tek nüsha olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Miraciye 75 perdelik bölümler halinde tabloya aktarılmış ve bu bölümlerin başlığından hareketle içerik incelemesi yapılmıştır. İkinci bölümde, Miraciye’nin muhteva ve şekil bakımından incelemesi yapılıp, manzum ve mensur kısımlar olmak üzere 2 başlık altında dil ve imla hususiyetlerine değinilmiştir. Sonrasında miraç hadisesinin kronoljik sıraya göre muhteva değerlendirmesi yapılmış, işlenen motiflerin dinî kaynakları ve farklılıkları açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü ve son bölümde metin transkribe edilip günümüz alfabesine aktarılmıştır. Metin tek nüsha olduğu için edisyon-kritik yapılmamıştır. Son kısımda ise eldeki tek nüshanın tıpkıbasımına yer verilmiş; sözlük ve dizin bölümleri eklenmiştir. Bu çalışmayla, 18. yy. Türk edebiyatı şairi Lebib Efendi’nin müstesna bir eseri olan Miraciye’sinin ilim âlemine sunulması ve yapılacak olan miraçname/miraciye çalışmalarına yeni bir kaynak kazandırılması amaçlanmıştır. Lebib Efendi’nin manzum-mensur formda kaleme aldığı Miraciye’sinde ender görülür özellikte motifler kullandığı ve miraç hadisesine farklı bakış açıları getirdiği tespit edilmiştir. Zengin ve eşsiz motiflerle süslenmiş Miraciye’nin, miraç hadisesine farklı edebî bakış açıları kazandırması ve okuyucusunun istifade etmesi temennisiyle...