"Neden böyle bir hayat yaşıyorum? Herkes gibi mi? Bilmiyorum.
Başka yerlerde başka şeylerin de beni bekleme ihtimali ağır basıyor şimdi.
Hemen hemen, şimdi. Mutsuzum, peki bunun için ne yapmam gerekiyor?”
Aklının köşesinde her zaman “gitmek” olan -kimin?-, göze aldığı kaçış,
onun şekillenen iç dünyası ile tanışmamızı sağlıyor. Yedi farklı şehirde geçen,
tek bir karakter üzerinden dönen hikâyeler, yeni anlar, tanışılan yeni insanlar
ve silinmeyecek hatıralar en önemli kazancı olur kahramanın.
Bir rüya/hayal gibi yaşanan bu yolculuk, geçmişte ve hâlihazırda
yaşanan büyük acılarla yüzleşmeye sürüklüyor.
Kaçımız her şeyi geride bırakmayı göze alıp kendimizi tanımak ve
tanımlamak için keşfe çıkabildik? Peki bunu yapmak için geç kalmış sayılır
mıyız?
Yıldırım
Beyazıd, Pembe Panjurlu Evler'de insanlara var olmayı sorgulatıyor. Onları
psikolojik ve felsefi bir yolculuğa tüm içtenliğiyle davet ediyor.