Durduk yere, kendiliğinden işçi sınıfını oluşturuyorlardı, diğer milyonlarca işçiyle beraber. Şu ya da bu etnik kökenden, dinden, mezhepten, dilden kadın ya da erkekler olarak diğerleriyle beraber kendi halinde işçi sınıfını oluşturuyordu TEKEL işçileri. Adeta otobüs durağındakilerin "otobüs durağındakileri" oluşturması gibi. Onlar aynı zamanda aile babası, çocuk annesi, apartman sakini, kiracı, ev sahibi, falanca takım taraftarı vb. statülere de sahiptirler ve bu kimlik ve statüleri kullandıkları sürece sınıf aidiyetlerini kolayca unutabiliyorlardı da. Ancak genel olarak devletin özelleştirme politikaları, özel olarak da Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi, TEKEL işçilerinin hayatını, sahip oldukları kimlik ve statüleri değil işçi olmaları dolayısıyla alt üst etti. Maaşları düşecek; 10 ay çalıştırılıp 2 ay aç bırakılacaklar, emeklilik ve sağlık hakları bu iki ay askıya alınacak; sendikalı olamayacaklar, hatta işçi bile sayılmayacak "geçici" kılınacaklardı. Artık kendi halinde işçiler değillerdi. Tekel işçilerinin mücadele etmekten, direnmekten başka çareleri kalmamıştı ve bunun için sendikalarının yol göstericiliğine sığındılar. Seslerini duyurmak için her yolu denediler, ama bizzat başbakan tarafından azarlandılar. Ankara’ya geldiler, bir parkın su birikintisinde, neredeyse bir kaşık suda boğulacaklardı. Cop ve gaz ile tanıştırıldılar. En sonunda Ankara’nın orta yerinde direndiler, sokakta yaşadılar. İşçi sınıfının diğer bölüklerinden farklılaştılar; devleti tanıdılar, işvereni bellediler; sendikanın ne olamadığını gördüler, sendikacıların memurlaştığına tanık oldular. Bu tanıklığın günlüğü ve kaydı N. Cemal tarafından tutuldu, Tekel’in elleri işçilerin el yordamıyla yürüttüğü mücadelenin işçilerin hafızasından uçup gitmemesi için kitap haline getirildi. TEKEL işçileri yürüttükleri mücadele sonrasında, her sabah diğer işçilerle bekleştikleri otobüs duraklarındakilerden değiller artık, çok farklılaştılar. Artık bir gözleri daima cadde de. Çıkıp yolu kesmek, otobüs beklememek geçiyor akıllarından. Üreten biziz yöneten de biz olacağız, demek ve bunu görmek geçiyor... Kendi halinde işçiler olmaktan çıktılar bir kez ve kendisi için sınıf olmaktan sadece bir kaldırım taşı kadar uzaklar. Sınıf bilinci girmiş içlerine bir kere artık iflah olmazlar.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | 32,51 | 97,53 |
6 | 17,16 | 102,99 |
9 | 12,05 | 108,45 |
12 | 9,49 | 113,89 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | 32,51 | 97,53 |
6 | 17,16 | 102,99 |
9 | 12,05 | 108,45 |
12 | 9,49 | 113,89 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | 32,51 | 97,53 |
6 | 17,16 | 102,99 |
9 | 12,05 | 108,45 |
12 | 9,49 | 113,89 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | 32,51 | 97,53 |
6 | 17,16 | 102,99 |
9 | 12,05 | 108,45 |
12 | 9,49 | 113,89 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | 32,51 | 97,53 |
6 | 17,16 | 102,99 |
9 | 12,05 | 108,45 |
12 | 9,49 | 113,89 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | 32,51 | 97,53 |
6 | 17,16 | 102,99 |
9 | 12,05 | 108,45 |
12 | 9,49 | 113,89 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 89,25 | 89,25 |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |
12 | - | - |
Durduk yere, kendiliğinden işçi sınıfını oluşturuyorlardı, diğer milyonlarca işçiyle beraber. Şu ya da bu etnik kökenden, dinden, mezhepten, dilden kadın ya da erkekler olarak diğerleriyle beraber kendi halinde işçi sınıfını oluşturuyordu TEKEL işçileri. Adeta otobüs durağındakilerin "otobüs durağındakileri" oluşturması gibi. Onlar aynı zamanda aile babası, çocuk annesi, apartman sakini, kiracı, ev sahibi, falanca takım taraftarı vb. statülere de sahiptirler ve bu kimlik ve statüleri kullandıkları sürece sınıf aidiyetlerini kolayca unutabiliyorlardı da. Ancak genel olarak devletin özelleştirme politikaları, özel olarak da Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi, TEKEL işçilerinin hayatını, sahip oldukları kimlik ve statüleri değil işçi olmaları dolayısıyla alt üst etti. Maaşları düşecek; 10 ay çalıştırılıp 2 ay aç bırakılacaklar, emeklilik ve sağlık hakları bu iki ay askıya alınacak; sendikalı olamayacaklar, hatta işçi bile sayılmayacak "geçici" kılınacaklardı. Artık kendi halinde işçiler değillerdi. Tekel işçilerinin mücadele etmekten, direnmekten başka çareleri kalmamıştı ve bunun için sendikalarının yol göstericiliğine sığındılar. Seslerini duyurmak için her yolu denediler, ama bizzat başbakan tarafından azarlandılar. Ankara’ya geldiler, bir parkın su birikintisinde, neredeyse bir kaşık suda boğulacaklardı. Cop ve gaz ile tanıştırıldılar. En sonunda Ankara’nın orta yerinde direndiler, sokakta yaşadılar. İşçi sınıfının diğer bölüklerinden farklılaştılar; devleti tanıdılar, işvereni bellediler; sendikanın ne olamadığını gördüler, sendikacıların memurlaştığına tanık oldular. Bu tanıklığın günlüğü ve kaydı N. Cemal tarafından tutuldu, Tekel’in elleri işçilerin el yordamıyla yürüttüğü mücadelenin işçilerin hafızasından uçup gitmemesi için kitap haline getirildi. TEKEL işçileri yürüttükleri mücadele sonrasında, her sabah diğer işçilerle bekleştikleri otobüs duraklarındakilerden değiller artık, çok farklılaştılar. Artık bir gözleri daima cadde de. Çıkıp yolu kesmek, otobüs beklememek geçiyor akıllarından. Üreten biziz yöneten de biz olacağız, demek ve bunu görmek geçiyor... Kendi halinde işçiler olmaktan çıktılar bir kez ve kendisi için sınıf olmaktan sadece bir kaldırım taşı kadar uzaklar. Sınıf bilinci girmiş içlerine bir kere artık iflah olmazlar.