Romanya’da tahsil görmek üzere aile ocağında ayrılan Macaristanlı György II. Murat’ ın Macaristan seferinde Osmanlı ordusunun eline esir düşer. Yıl 1438’dir. Osmanlı’nın kendi deyimiyle "Dünyevî Zevkler Bahçesinde" ömrünün yirmi beş yılını geçiren György bu süre içerisinde defalarca alınıp satılır ama nihayetinde özgürlüğe kavuşur. Macaristanlı György’ nin evine döndükten sonra başından geçenler hakkında Dominiken Tarikatı’na katılması ve Roma’da Papa IV. Sixtus’ un hizmetinde tercüman olarak çalışmış olması dışında pek bir bilgi yoktur. György’ nin Türklerin geri dönüp kendisini yeniden tutsak etmelerinden korkan yaşlı bir adam olarak kaleme aldığı bu eser tek başına bir otobiyografi, bir tutsaklık öyküsü ya da Türkler üzerine sistemli bir inceleme değildir; aslında hepsinden bir parça barındırır içinde. György Türklerin olağanüstü başarılarının altında yatan nedenleri çarpıtmak, erdemlerini aşağılamak için büyük çaba gösterse de onu tutsak edenlere hayranlık duymaktan da alamaz kendini. Batı’nın Türklere yönelik bu duygu karmaşasında kitaba ilişkin "Türk Korkusu" makalesinde György’yi Avrupalıların Türklere dair XXI. yy.’a kadar çizmiş oldukları karanlık tablolar arasındaki bir tür eksik halka olarak tanımlayan tarihçi Michel Balivet de değinir: Türklerden korkulur çünkü yüzyıllardır bileklerini bükebilen olmamıştır. Türklere imrenilir çünkü Türkler hayat tarzıyla; ince ve narin, ‘gelişmiş’ uygarlıklarıyla Hristiyan uygarlıklarından çok daha ileridedirler. György Osmanlı aynasını, yozlaşıp yoldan çıkan Hristiyan toplumunu eleştirmek için kullanır. Batı’nın günahlarından arınması gerektiğini düşünür, ona göre acımasız Türkler de onların günahlarından arınması için gönderilmiştir; kıyamet kapıdadır ve Türkler de Deccal’ın hizmetindedir. Yüzyıllardır Türklerle ilgili korku ve hayranlık duyguları arasında gidip gelen Batı’nın bu gelgitli ruh hali, beş yüz seneyi aşkın bir süre önce yaşanmış olan György’nin şahsında ete kemiğe bürünüyor, onun aynı gelgitlerle dolu duygu dünyası Batı’nın gözündeki bugünkü Türk imajının gelişim seyrine dair çok önemli ipuçları veriyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | 36,43 | 109,28 |
6 | 19,23 | 115,39 |
9 | 13,50 | 121,51 |
12 | 10,63 | 127,61 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | 36,43 | 109,28 |
6 | 19,23 | 115,39 |
9 | 13,50 | 121,51 |
12 | 10,63 | 127,61 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | 36,43 | 109,28 |
6 | 19,23 | 115,39 |
9 | 13,50 | 121,51 |
12 | 10,63 | 127,61 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | 36,43 | 109,28 |
6 | 19,23 | 115,39 |
9 | 13,50 | 121,51 |
12 | 10,63 | 127,61 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | 36,43 | 109,28 |
6 | 19,23 | 115,39 |
9 | 13,50 | 121,51 |
12 | 10,63 | 127,61 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | 36,43 | 109,28 |
6 | 19,23 | 115,39 |
9 | 13,50 | 121,51 |
12 | 10,63 | 127,61 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 100,00 | 100,00 |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |
12 | - | - |
Romanya’da tahsil görmek üzere aile ocağında ayrılan Macaristanlı György II. Murat’ ın Macaristan seferinde Osmanlı ordusunun eline esir düşer. Yıl 1438’dir. Osmanlı’nın kendi deyimiyle "Dünyevî Zevkler Bahçesinde" ömrünün yirmi beş yılını geçiren György bu süre içerisinde defalarca alınıp satılır ama nihayetinde özgürlüğe kavuşur. Macaristanlı György’ nin evine döndükten sonra başından geçenler hakkında Dominiken Tarikatı’na katılması ve Roma’da Papa IV. Sixtus’ un hizmetinde tercüman olarak çalışmış olması dışında pek bir bilgi yoktur. György’ nin Türklerin geri dönüp kendisini yeniden tutsak etmelerinden korkan yaşlı bir adam olarak kaleme aldığı bu eser tek başına bir otobiyografi, bir tutsaklık öyküsü ya da Türkler üzerine sistemli bir inceleme değildir; aslında hepsinden bir parça barındırır içinde. György Türklerin olağanüstü başarılarının altında yatan nedenleri çarpıtmak, erdemlerini aşağılamak için büyük çaba gösterse de onu tutsak edenlere hayranlık duymaktan da alamaz kendini. Batı’nın Türklere yönelik bu duygu karmaşasında kitaba ilişkin "Türk Korkusu" makalesinde György’yi Avrupalıların Türklere dair XXI. yy.’a kadar çizmiş oldukları karanlık tablolar arasındaki bir tür eksik halka olarak tanımlayan tarihçi Michel Balivet de değinir: Türklerden korkulur çünkü yüzyıllardır bileklerini bükebilen olmamıştır. Türklere imrenilir çünkü Türkler hayat tarzıyla; ince ve narin, ‘gelişmiş’ uygarlıklarıyla Hristiyan uygarlıklarından çok daha ileridedirler. György Osmanlı aynasını, yozlaşıp yoldan çıkan Hristiyan toplumunu eleştirmek için kullanır. Batı’nın günahlarından arınması gerektiğini düşünür, ona göre acımasız Türkler de onların günahlarından arınması için gönderilmiştir; kıyamet kapıdadır ve Türkler de Deccal’ın hizmetindedir. Yüzyıllardır Türklerle ilgili korku ve hayranlık duyguları arasında gidip gelen Batı’nın bu gelgitli ruh hali, beş yüz seneyi aşkın bir süre önce yaşanmış olan György’nin şahsında ete kemiğe bürünüyor, onun aynı gelgitlerle dolu duygu dünyası Batı’nın gözündeki bugünkü Türk imajının gelişim seyrine dair çok önemli ipuçları veriyor.