Siyasetçilerin, yeri geldiğinde yalanı bir araç olarak kullandıkları, tarihte sayısız örnekle sabittir. Bu durum en başından itibaren birçok düşünürün aklını meşgul etmiş, Platon, Machiavelli ve yakın tarihte Leo Strauss gibi birçok önemli ismi yalanın siyasetin harcında bulunduğunu ileri sürmeye, siyasetçilerin ve devlet yöneticilerinin halka en azından “devletin bekası” veya “toplumun selameti” adına “soylu” yalanlar söylemelerini meşrulaştırmaya itmiştir. Bu bakımdan Nazilerin dehşet verici propaganda aygıtı, Soğuk Savaş'ın taraflarının yıllarca yürüttükleri propaganda savaşları, daha yakın tarihlerde 11 Eylül saldırılarının ardından ABD'nin Irak'a müdahalesini meşrulaştırmak için başvurduğu yalan, Türkiye'de ise Gezi Parkı sürecinde eylemleri durdurmak ve itibarsızlaştırmak için medya aracılığıyla kurgulanan Kabataş Saldırısı gibi örnekler, siyasetin bir “yalan söyleme sanatı” olduğu inancında ifade bulan ve Hannah Arendt'in demokrasiye yönelik en önemli tehditlerden biri olarak gördüğü bu tavrın varabileceği ürkütücü noktayı gözler önüne sermiştir. Gerçek ile kurgu arasındaki sınırların bu şekilde bulanıklaştırılması, neoliberal siyasetin dümen suyunda şekillenen yeni dünya düzeninde siyaset, hakikat ve yalan arasında kurulan yeni ilişkilerin mercek altına alınmasını akademik bir bilgilenme çabasının yanı sıra bir etik sorumluluk haline de getirmektedir.
Yeni Türkiye, Hakikatsiz Siyaset, Soylu Yalan, siyaset, yalan ve hakikat arasındaki ilişkinin yalın ve tek yönlü olmadığını, bu kavramlar arasında son derece karmaşık, dallı budaklı bir ilişkinin bulunduğunu ortaya koyuyor. İktidarların merkezileştiği, çatışma ortamının ve şiddetin her geçen gün arttığı, siyasal sağırlığın ve komplo teorilerinin alıp başını gittiği ve kimilerince “hakikat sonrası” diye nitelenen yeni bir dünya düzeninde “yeni” Türkiye'nin nerede durduğunu sorunlaştırıyor. Ulusal ve uluslararası siyasette yalanlara karşı daha etkili stratejiler, pratikler ve söylemler geliştirilmesine yardımcı olabilecek bir tartışmaya ön ayak olmayı amaçlıyor.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | 69,06 | 207,19 |
6 | 36,46 | 218,78 |
9 | 25,60 | 230,38 |
12 | 20,16 | 241,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | 69,06 | 207,19 |
6 | 36,46 | 218,78 |
9 | 25,60 | 230,38 |
12 | 20,16 | 241,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | 69,06 | 207,19 |
6 | 36,46 | 218,78 |
9 | 25,60 | 230,38 |
12 | 20,16 | 241,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | 69,06 | 207,19 |
6 | 36,46 | 218,78 |
9 | 25,60 | 230,38 |
12 | 20,16 | 241,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | 69,06 | 207,19 |
6 | 36,46 | 218,78 |
9 | 25,60 | 230,38 |
12 | 20,16 | 241,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | 69,06 | 207,19 |
6 | 36,46 | 218,78 |
9 | 25,60 | 230,38 |
12 | 20,16 | 241,95 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 189,60 | 189,60 |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |
12 | - | - |
Siyasetçilerin, yeri geldiğinde yalanı bir araç olarak kullandıkları, tarihte sayısız örnekle sabittir. Bu durum en başından itibaren birçok düşünürün aklını meşgul etmiş, Platon, Machiavelli ve yakın tarihte Leo Strauss gibi birçok önemli ismi yalanın siyasetin harcında bulunduğunu ileri sürmeye, siyasetçilerin ve devlet yöneticilerinin halka en azından “devletin bekası” veya “toplumun selameti” adına “soylu” yalanlar söylemelerini meşrulaştırmaya itmiştir. Bu bakımdan Nazilerin dehşet verici propaganda aygıtı, Soğuk Savaş'ın taraflarının yıllarca yürüttükleri propaganda savaşları, daha yakın tarihlerde 11 Eylül saldırılarının ardından ABD'nin Irak'a müdahalesini meşrulaştırmak için başvurduğu yalan, Türkiye'de ise Gezi Parkı sürecinde eylemleri durdurmak ve itibarsızlaştırmak için medya aracılığıyla kurgulanan Kabataş Saldırısı gibi örnekler, siyasetin bir “yalan söyleme sanatı” olduğu inancında ifade bulan ve Hannah Arendt'in demokrasiye yönelik en önemli tehditlerden biri olarak gördüğü bu tavrın varabileceği ürkütücü noktayı gözler önüne sermiştir. Gerçek ile kurgu arasındaki sınırların bu şekilde bulanıklaştırılması, neoliberal siyasetin dümen suyunda şekillenen yeni dünya düzeninde siyaset, hakikat ve yalan arasında kurulan yeni ilişkilerin mercek altına alınmasını akademik bir bilgilenme çabasının yanı sıra bir etik sorumluluk haline de getirmektedir.
Yeni Türkiye, Hakikatsiz Siyaset, Soylu Yalan, siyaset, yalan ve hakikat arasındaki ilişkinin yalın ve tek yönlü olmadığını, bu kavramlar arasında son derece karmaşık, dallı budaklı bir ilişkinin bulunduğunu ortaya koyuyor. İktidarların merkezileştiği, çatışma ortamının ve şiddetin her geçen gün arttığı, siyasal sağırlığın ve komplo teorilerinin alıp başını gittiği ve kimilerince “hakikat sonrası” diye nitelenen yeni bir dünya düzeninde “yeni” Türkiye'nin nerede durduğunu sorunlaştırıyor. Ulusal ve uluslararası siyasette yalanlara karşı daha etkili stratejiler, pratikler ve söylemler geliştirilmesine yardımcı olabilecek bir tartışmaya ön ayak olmayı amaçlıyor.